10 Şubat 2012 Cuma

Uykusuz Anneler Kulübü Demişken!

Uzun bir aradan sonra bulduğum kısacık bir zaman diliminde ben de bir iki laf edeyim şu uykusuzluk konusunda..

20 aylık koca adam oldu Ege... 20 ayda hayatımızda çok şey değişti aslında... Ben şimdi kendimi uykusuz hissetsem de aylar önceyi hatırladığımda -sadece 2 saat kesintisiz uyusam bana yetecek- dediğimi anımsıyor ve an itibariyle süper uykular çektiğimin farkına varıyorum..
Tabi insanoğlu hep daha fazlasını istiyor :) Şimdi de 5 saat uyusam yok yok yetmez 7 saat uyusam derken buluyorum kendimi....

Ege'nin doğduğu ilk gün hastanedeyiz.... Arada girdiği ağlama krizleri hariç sürekli uyuyor... Hemşireler sürekli odaya gelip uyandırıp emzirmem gerektiğini söylüyorlar... Tabi denileni yapıyoruz.. Hastanede 3 gün böyle geçiyor.. Hatta son akşam 4 saat uyumamıza izin bile verdiler... Sonra eve geldik ilk 5 gün herşey normaldi sanırım. 2 saatte bi emzirmek için uyanmak bana zor gelmiyordu da Ege hiç uyanmak istemiyordu... Altını açardık her seferinde uyandırabilmek için... Gündüz eve gelen bir sürü bir sürü misafir yemek yenilen gürültülü salonda bir bebeğin uyuduğunun farkına bile varmazlardı çoğu zaman...

5 günün sonunda Ege'nin içine canavar kaçtı ve emdiği ve uyuyabildiği zamanlar hariç hiç durmadan ağlayan bir bebeğe dönüştü... Kolik miydi, hasta mıydı derken zaman içinde nasıl uyutabilirsek öyle uyutalıma döndü olay... Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi böbreklerindeki kalsiyum taşlarıymış Ege'yi o kadar çok ağlatan... Sadece memede uyuyabilen bir bebeyle aylar geçirdim...(Bu arada benim memeler tam 3 ay boyunca yaraydı ve emzirirken ağlar kendimi tutamazdım) Memeden çekince eğer aynı pozisyonda yatmaya devam ederse uykuya devam edebiliyor kıpırdatırsak hemen gözleri açılıyor ve ağlamaya başlıyordu. Meğer taşlar yerinden oynayıp canını yakıyormuş... 
Uykusuz geceler başlamış oldu benim için... Emzirdikten sonra uyumaya devam etsin diye aynı pozisyonda dizime yatırıp, Ege uyanana kadar ben de öylece otururdum... 


Yaklaşık 2 aylıktı, çığlık çığlığa ağladığı bir gece saat 03:30 falandı sanırım... Battanesine koyup sallamayı teklif ettim Yücel'e... Sallamayın diye sürekli kızan Yücel uykusuzluktan öyle bir haldeydi ki kabul etti.. 2-3 dakika salladıktan sonra sustu ve de uyudu... Bir süre uykuya devam edebildi ama sonra gene çığlıklarla uyandı. Tavanlar delindi salıncaklar yapıldı ama paşa beğenmedi, illa biz sallayacağız... Tabi kısa sürede sallanmaya alışan Ege başka şekilde uyumayı reddetti. Tabi bunların hepsinin sebebinin böbreklerindeki taşlar olduğunu biz çok sonra öğrenecektik. Sallanınca rahatlıyormuş ve uykuya dalıyormuş, durunca da gene sancı yapıyor acıyla bağırarak uyanıyormuş  :( 

Babaanne ve dedesinin Ege'yi uyutma denemesi...

İşte bu da sonucu :)))

İşe başlama zamanım yaklaştıkça uyku için yeni çözümler üretme çabalarım arttı... Emin olduğum tek şey zaten sürekli ağlayan bebeğimi bide uyku eğitimi için ağlatamayacağımdı. 

Duvara el hizasına bir kanca çakıp oraya bezin bir tarafını bağlayıp bir tarafı da elimizde olacak şekilde tek kişilik bir sallama düzeneği kurdum... Orada uyuduktan sonra da ayağımızda sallamaya devam ederek uyku devamlılığını sağladık... Kaç gece ayağımda Ege, yanımda laptop sabahladım hatırlamıyorum...  Benim gibi uyumayan Haziran Anneleriyle konuşurduk çoğu zaman ve yalnız olmadığımı bilip mutlu olurdum...İyi varsınız analar.. Hayatımdaki yeriniz vazgeçilemez biliyorsunuz değil mi?

Sadece ben değil tabi babamızda ayakta sallama mesaisine kalıyordu.

Gezmelerde resim hep aynı yere oturmuş anne ayakta sallanan Ege...

Uykusuz geceler boyunca hep pişmanlıklar yaşadım. Keşke böyle alıştırmasaydım, keşke şöyle yapsaydım diye ta ki böbrekteki hain taşlardan haberdar olana kadar. Ultrason çeken uzman sallayınca rahatlıyordur dediğinde bir ferahlık geldi bana ve bütün pişmanlıklarım hooop çöpe... :)) 
6. ayın sonunda taşlardan kurtulmuş ve uyku süreleri biraz uzamıştı ama uykuya dalma şekli değişemiyordu tabi... Çarşafta ya da ayakta sallanacaktı. Bir süre sonra çarşaf unutuldu ayakta sallanmaya başladı... Sonra da anneannemiz bize bir salıncak aldı... Tekrar tavanlar delindi salıncak asıldı ve Ege sallanırken uyumaya başladı... 

Ve bir akşam gene salıncaktayken salonda yere kurduğumuz yatağını gösterip oraya dedi... Aldım yatırdım yatağa.. Bana da yat dedi, elimi tuttu ve ellerimi okşayarak uykuya daldı...
O gün bugündür gündüz uykularımız salıncakta akşam uykularımız da annesi yanında olduğu sürece herhangi bir yerde haline dönüştü...

Genel uyku pozisyonumuz :)

Geceleri bazen 3 bazen 10 kere uyanıyor... Bazen beni görür görmez yatıp uyumaya devam ediyor, bazen gene elimi tutmak istiyor, bazen de al beni diyor yanıma geliyor... Ben onun yanındaysam eğer uyandığında beni görüp uyumaya devam ediyor...
Çalışan bir anne olmam yüzünden mi bilmiyorum ama sabaha karşı yanıma almak hoşuma bile gidiyor. Sabah beraber uyanmaktan hoşlanıyorum.. Hatta mucize yaşanan gecelerde yani Ege yanıma gelmemişse ve sabah onunla uyanmamışsam gün içinde Ege'yi daha çok özlüyorum sanki...

Bide zamanla alıştım uykusuzluğa sanırım.. Artık eskisi kadar şikayet etmez oldum.. Ve de uykusuz geceler de sinir krizleri geçirmez oldum... Hatta sabah 6 da uyanıp arabalarla oynamak isteyen oğluma kızmak yerine onunla oynamaktan zevk alır oldum... 

Ben de aynı böyle bir çocukmuşum.. Annem öyle diyor.
Ben de annem gibi uykusuz anneler kulübü üyesiyim...
İyi ki varsınız uykusuz anneler diyorum ve size sevgilerimi yolluyorum...